Prof. Dr. İlber Ortaylı
12 Haziran 2011
Litvanya günlüğü
Litvanyanın başkenti Vilnius, Türklerin seveceği bir yer
Seneler sonra Baltık ülkelerini yeniden görmek karşılaştırma yapma imkanı veriyor. İktisadi krizden bahsediliyor, doğrudur. İşsizlik yüzde 15 ama hayat daha canlı ve renkli. Ve insanlar başta Türkiye, dünyanın her yerine uçuyor. Amerika ve Avrupada her yerde Litvanyalı göçmen işçiler kadar turistler de var.
Litva dili malum Sanskritin son kalıntılarından komşu Letoncayla birlikte son iki Baltık dili. Estonca 1,5 milyonun konuştuğu Fino-Ugrig bir dil yani Finceye ve Macarcaya akraba. O ayrı bir dil grubu. Letonlar ve Litvanlar benzer dilleri olmasına rağmen Litvanya Roma Katoliği ve asırlarca Polonez dilinin etkisinde kalmış. Letonya ise aynı süreyi Alman etkisiyle yaşamış. Biri Slav öbürü Germanik iki dil, bu kardeş dillerin kelime ve cümle yapısını farklı yönde değiştirmişti.
Ahalinin karakteri de farklı, Litvanya Cumhuriyetinin yüzde 85i Litav yani Litvanyalı. Yüzde 15i ise Rus ve Polonyalı. Tabii bu iki azınlık birbirinden nefret ettiği için Litvanyanın da başına pek dert olduğu söylenemez. Oysa Letonyada yüzde 35 Rus bayağı bir problem yaratıyor.
Litvanya 15inci asırda kudretli bir devletti, sınırları Baltık ve Karadeniz arasında uzanıyordu ama doğrusu bu geniş coğrafya onun pek işine yaramadı. Komşu olduğu Osmanlı İmparatorluğu ile de II. Bayezid devrinde Polonya ile olan müşterek idaresi dolayısıyla ilişki kurduğu söylenir. Topkapı arşivlerinin, Krakovun ve Vilniustaki vesikaların bu konuyu aydınlatması gerekir.
Şehri üniversite yaşatıyor
Baltık ülkeleri sayısız sorunlar içeriyor, nüfus azalıyor. İşsizlik yüzünden her yere göç var. Ne var ki; İtalyan, Yahudi, Ermeni ve Yunanlı göçmenlerin aksine Litvanyalılar bir-iki kuşak içinde erime tehlikesiyle karşı karşıya. Cumhuriyetin nüfusu 3,5 milyon, Letonyanın ki 2,5, Estonyanınki de 1,5. Güzel tabiata rağmen köylerin bile boşaldığını görmek mümkün, mesela eski başkent Trakeye giderken yolda rastladığımız Tatar köyünde adamakıllı küçülmüş bir Polonyalı ve Tatar köylü grubuna rastladık. Trakey kalesinin ve etrafındaki yerleşmenin bir zamanlar çok ünlü olan Karay Mahallesi artık azalan nüfus yüzünden bir müze haline dönüşmüş. Litvanya Karayları Anadolu Türkçesine en yakın lehçeyi konuşan Yahudi Türkler. Litvanyanın bu eski başkenti geçen zamanlara direniyor.
Litvanya başkenti Vilnius 500 bin nüfuslu. Jasha Heifetz gibi ünlü bir virtüöz, Romain Gary gibi iki kere Concorde ödülü alan Fransız yazarı da ünlü Litvanyalı Yahudilerden yani Litvak. Estonya ve Letonyanın aksine Litvanya hâlâ ulusal kimliğini koruyan renkli bir taşra cumhuriyeti, onu sevimli kılan da bu özelliği. Üniversitesi 16ncı yüzyılda kuruldu ve bütün Sovyetler döneminde Litvanya Sovyetler Birliğinin en eski üniversitesine sahip olmakla övünürdü. Bugün de şehrin klasik dokusunu yaşatan bu üniversite. Zira şehrin her tarafına dağılıp eski binaları kullanıyor ve usulünce restore ediyor. İster istemez Vezneciler ve Süleymaniye semtinde birtakım münasebetsiz binalarla 1950li ve 60lı yıllarda klasik dokuyu mahveden İstanbul Üniversitesini hatırladım. Bu günah sırf İstanbul Üniversitesini değil, birçok eski eğitim kurumunu da kapsar.
İstanbuldan direkt uçuşlar gerek
Vilnius Litvanyanın başkenti; 14üncü asırda Litvanyanın kurucu büyük dükası Gediminas tarafından inşa edildi. Bu şehrin tarihini kendi halkının dili ve kaleminden ancak 16ıncı asırda öğrenmek mümkün. Litvanya matbaayı geç tanıdı, okumuşlar başka dillerde yazıp bastılar. I. Dünya Savaşına kadar Litvanya çarlığın bölgelerindendi. Sonra müstakil oldu. Molotov-Ribbentrop paktıyla Sovyet Rusyaya bırakıldı ve işgal edildi. Ardından Almanlar tekrar girdiler. Feci bir savaş ve katliam döneminin ardından Sovyet Rusya tekrar girdi ve hiç de aydınlık bir dönemden söz etmek mümkün değil.
İkinci Dünya Savaşına kadar Vilniusta Litvanca, Polonez dili yanında Yidiş (Doğu Avrupa Yahudilerinin dili) burada eşit derecede kullanılıyordu. Bugün Rusça ve Lehçe daha az duyuluyor, 60 bin kadar Yahudi de 1941de işgalci Almanlar tarafından civardaki ormanlarda katledildi. Tarihi ve dini nedenlerle Vilnius apayrı karakterde bir mimariye sahip ona Baltıkın İtalyası diyebiliriz. Katolik kültürün mimarinin bütününü bu kadar etkilediği bir şehir az görülür; Türklerin seveceği bir yer. Henüz THYnin İstanbuldan doğrudan uçuş sağlayamadığı nadir noktalardan biri. Türk dışişlerinin Osman Olcay ekolüne mensup değerli diplomatlarından Büyükelçi Ömer Altuğ, bunun ticari ilişkileri dahi olumsuz olarak etkilediğini söyledi. Nitekim yazın yapılan Antalya-Vilnius seferleri Litvanyadan Türkiyeye yönelik büyük turizm potansiyelini gösteriyor. 3,5 milyonluk ülkeden tam 100 bin kişi.
Bu yazı 6,576 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
20 Kasım 2011
Ülkeyi ıslah eden padişah
-
13 Kasım 2011
Büyük savaşın bitişi
-
6 Kasım 2011
Padişaha bayramda at hediye edilirdi
-
30 Ekim 2011
Temel ilke: Eser yerinde ağırdır
-
23 Ekim 2011
Bizim emperyal prensesimiz
-
16 Ekim 2011
Bakü günleri
-
9 Ekim 2011
Türkiyenin anayasaları nasıl hazırlandı?
-
2 Ekim 2011
Gençler onu iyi izlemeli
-
25 Eylül 2011
Hiçbir zaman efsaneleşmedi
-
18 Eylül 2011
Bir asır sonra Trablusgarp Savaşı
-
11 Eylül 2011
Kamhi ailesine yapılan çirkinlik
-
4 Eylül 2011
Zamanın farkında olmak
-
28 Ağustos 2011
Ağustos ayı ve II. Dünya Savaşı
-
21 Ağustos 2011
Çokbilmişler ve İstanbulun kamusal binaları
-
14 Ağustos 2011
Hataydaki büyük görgüsüzlük
-
7 Ağustos 2011
Güney İtalya ve Osmanlılar
-
31 Temmuz 2011
Norveçteki caninin bize gösterdikleri
-
24 Temmuz 2011
Türk dostu Macaristan veliahtı
-
17 Temmuz 2011
Cem Sultanın trajik hayatı
-
10 Temmuz 2011
Kudüsün fethi
Yorumlar
+ Yorum Ekle